Küçük bir çocuğun konuşmaya başlaması mucize gibidir. Anlamsız seslerle başladığı bu yolcuğunda baba, dada, dede ve derken bir de bakmışsınız konuşmaya başlamış. Bu inanılmaz mucize öyle kendiliğinden başlamaz. Daha anne karnındayken sorunsuz bir dil gelişiminin koşulları oluşmaya başlar. Doğmamış bir bebeğin anne karnında konuşmaya yönelik biyolojik yatkınlığı başlar. Doğduktan sonra yenidoğanın çevresindekiler (anne, baba, teyze) ona sürekli bir dilsel yönelim içinde olurlar. Çocuk daha konuşmaya başlamadan çok önce dilin temelleri atılır.
Sağlıklı bir dil gelişimi için işitme kaybının olmaması ve görme yetisinin yerinde olması gerekir. Aynı zamanda sağlıklı bilişsel gelişimde bu süreçte önemlidir. 24 aylık bir çocuğun kelime hazinesinde ortalama 50’den fazla sözcük olması gerekir. Henüz 50 kadar kelimesi olmayan ve basit ‘al, ver’ gibi cümleleri kullanamayan çocuklarda uzman bir dil ve konuşma tarafından değerlendirilmesi gerekir.
Dil gelişimini desteklemek için ailenin yapması gerekenler
- Daha ilk günden çocuğunuzla konuşun. Onu beslerken, altını değiştirirken, yıkarken, giydirirken her zaman ne yaptığınızı ve niye yaptığınızı ona anlatın.
- En önemlisi ona gülümseyin. Bebeğiniz size herhangi bir mimik gösterdiğinde mesajını alın ve onu cevaplayın. Bu şekilde çocuğunuz kendince sizinle iletişim kurmaya çalışıyordur. Eğer siz bir gülücükle çocuğun bu çabasını desteklerseniz sizinle iletişim kurma çabasında başarılı olacaktır. Ona verdiğiniz bu pozitif geri dönüş onun bu bağlamdaki çabalarını arttırmasına yardımcı olacaktır.
- Bebeğin nesnelerin dünyasıyla tanışmaya başlaması 9. – 10. aylara doğru kendi hareketlerini daha rahat kontrol etmesiyle başlar ve nesnelerin dünyasını keşfetmesi de hız kazanır. Onun kendi çevresini tanımasında yardımcı olun ve beraber keşfedin. Bırakın musluğu defalarca akıtsın, ışık düğmesini açıp kapatsın. Kalemin karalama yaptığını ve sofra ununun her tarafı beyaza boyadığını anlasın. Farklı nesneleri yere bıraktığımızda farklı sesler çıkardığını keşfetsin.
- Bebeğin fiziksel olarak hareket serbestliği kazanması (emekleme), onun çevresini keşfetmesine yardımcı olur. Bu serbestlik aynı zamanda çocuğa, ebeveynlerine olan uzaklığı ve yakınlığı ayarlamasına imkan verir. Bu şekilde bebekler nesnelerin ve insanların görünürde olamasalar dahi varlıklarını devam ettiklerini kavramaya başlarlar (nesnenin sürekliliği). Bebeğinizle saklambaç oynayın. Kanepenin veya perdenin arkasına gizlenin ve tekrar ortaya çıkın. Sevdiği topunu koltuğun arkasına atın ve gidip beraber arayın. Aile üyelerinizden bir saklansın ve sizi çağırırken sesinden nerede olduğunu bulmaya çalışın.
Çocuğun dili keşfedilmesi için iki temel gelişim çizgisi vardır
Bir yaş civarında, iki gelişim çizgisi birbirine paralel olarak seyreder. İletişimde olduğu bireylerle etkileşimi ve iletişimi bir yanda, nesnelere yönelik eylemleri diğer yandadır. Yani eğer çocuğun bir nesne ile meşgul işe iletişimde olduğu kişiyi buna dahil edemez, fakat kişi ile direk bir etkileşim varsa nesne unutulur ve ikinci plana düşer. Birinci yaşın sonuna doğru bu durum hızla değişmeye başlar. Çocuk artık nesneleri ve bireylerin dünyası hakkında yeteri derecede bilgiye ve deneyime sahiptir. Ve bunları artık birbiri ile bağlamaya başlar. Nesne ile bir eylemi yapmadan önce, bireylerin (veya annesinin) nasıl tepki vereceğini merak edip bu eylemi yapmadan önce annesine bakan çocuk, bu bakışla dilin oluşması için gerekli olan en temel beceriyi kazanmış demektir. Bu andan itibaren yetişkinlerin sözel çıktıları sadece bebeğe eşlik eden nazik bir ses değil, tam tersine bir bireyden gelen ve bir konu ile alakalı olan, mesaj içeren kelimelerdir. İşte bu andan itibaren çocuk kendisi, nesne ve birey arasında bir bağlantı kurar. Bu bağlantıya ‘üçlü göz kontağı kurma’ denir ve çocuğun konuşmasında en temel rolü oynar.
Unutmayın ki bir çocuğun dili keşfedilmesi için iki temel gelişim çizgisi büyük önem taşır.
Bir yandan çocuk nesnelerin dünyasını keşfetmeli, onlara dokunmalı, onları duymalı ve hissetmeli. Daha sonra onları görmese de, dokunmasa da ve duymasa da varlıklarının devam ettiğini anlamalı ki, sonrasında bu nesneleri sembollerle (burada dil) tekrar ifade edebileceğini kavrasın. Diğer yandan bireyin dünyasını keşfedebilmeli. Kendi duygularını ve amaçlarını diğer bireylerinkinden ayırt edebilmeli ve sınırlayabilmeli ki onları ifade edebilsin, mesaj verebilsin. İşte bu iki önemli gelişimle beraber her iki dünyayı birbiri ile bağlayabilme becerisine sahip olmalı. Çünkü dil her zaman bir bireyden gelir ve bir ‘şey’ ile ilgilidir.
Dil & Konuşma Bozuklukları Uzmanı Pedagog Veysel Kızılboğa
Yayın tarihi: 09.03.2015
Yazının tamamı: http://www.hurriyetaile.com/cocuk/cocuk-gelisimi/cocugunuzun-dil-gelisimini-destekleyin_18064.html