Bizden sonrakileri bu kâbuslardan koruyabilirsiniz

Biri bizden sonrakileri bu kabuslardan korusun…

 

’Birinin beni bu kabustan uyandırmasını istedim’ diyordu Özgecan’ın babası. Ne yana dönelim, kim uyandıracak bizi bu kabustan,

 

‘Her ölüm erkendir’. derler. Sevdiklerimizi kaybedince 40 acı mumu yanarmış kalbimizde ve her gün biri sönermiş, azalırmış acı zamanla… ama biri  hiç sönmezmiş.

 

Peki vahşi bir insanlık suçuyla sevilenler yitirildiğinde  bu acı azalır mı zamanla?

 

Uyanılır mı o kabustan?

 

 

 

Anne babası kardeşi nasıl uyanacak.

 

Evrende hiçbir şey kaybolmazmış… peki çığlığı ne olacak

 

Çığlığı  zamanda asılı kaldı, hep psikoloji  1.sınıf kalacak

 

oysa bitirip  psikolog olacaktı Özgecan,,,

 

Belki; meslektaşlarının çoğunun bildiği çabaladığı…

insanların birbirlerine doğru davranmalarını, iletişimi… sevginin gücünü, nasıl iyileştirici olduğunu

 

acıların trajedilerin önüne geçmek için  sorun çözme becerisini, barışı anlatırdı.

 

Başkasının acısını hissedebilmeyi, empatiyi öğretirdi.

 

Kadına, eşe, erkeğe,kendisi gibi düşünmeyene, farklılığa, zayıfa… uygulanan şiddetin ortaya çıkmasını engellerdi. Daha fazla acının yaşanmasının önüne geçerdi. Şiddetin, toplumsal bellekte ve bilinçaltındaki virüsünü kökünden kazımanın yollarına bakar…İnsanların arasında merhameti barışı hoşgörüyü çoğaltmanın emeğini verirdi.

 

Haksızlığa karşı, mazlumun yanında insanlık onurunun yanında yer alırdı.

 

Acısını unutmayalım, unutturmayalım ama başka şeylerde yapalım..

 

 

Çocuklarımıza okullarda İyi bir eğitimden önce, insani değerleri öğretelim. İyi eğitimlilerin Nazi Almanya’sında neler yaptığı ortada. Bu toplama kamplarında  kalan doktor V.frankl: ‘İnsan koşullardan bağımsız değil ama koşullar karsısında tavır alma özgürlüğü vardır.‘ diyor. Yani hangi durumda olursan ol her zaman insani olanı seçebilirsin.

sorumluluk senin. Kızabilir, öfkelenebilir ama vurmamayı şiddet uygulamamayı seçebileceğini öğretelim.

 

 

İnsani değerlere karşı suç işleyen bunun bedelini ödemeli. Evet adalet sağlanmalı. Bu hakkı saklı tutarak, başka şeyler de yapmalıyız suçu birine atıp aradan sıyrılmadan. Şiddetin toplumsal ve siyasal bilinçaltına da bakalım.

 

Şiddet üreten zihniyetlerimizi siyasal tutumlarımızı gözden geçirelim.

 

Bu vahşetin şiddetin bilinç-altlarındaki bataklıklarını görelim,  gösterelim ki; şiddetin sivrisinekleriyle   uğraşmak yerine bataklıklarını kurutalım. Kurutalım ki; sevgiyi, barışı, sevinci rahatlıkla inşa edelim.

 

En az 500 Cumartesidir çocuklarını arayan annelerin kalbinde kaç acı mumu yanmıştır. Bu annlerden Berfo ana 33 yıl oğlunun kemiklerini aradı devlete sordu. Hasan Ocak 1995’te İstanbul’da gözaltına alındıktan 55 gün sonra işkence edilmiş bedeni kimsesizler mezarlığında bulundu.… yüzlerce  kadını, erkeği benzer acıyı çaresizliği yaşadı.. … Bu şiddeti mahkum etmedik bulaştı…

 

Dersim 38 de katledilenler vardı. Masum çaresiz…O katliamda kaç kadın süngülendi… kaç çocuk… o dönem fotoğraflarında askerler arasında iki çocuğunun memelerine bastıran kadının gözlerine bakın. Nerede kesildi elleri, hangi kuyularda yakıldı cesetleri… Kim yaptı? Kimin emirleri, dedeleri, generalleri, siyasetçileriydi…özür dilendi mi, arşivler açıldı mı, bu şiddet mahkum edildi mi ki bu virüs toplumdan arınsın..

 

Doksanlarda  beyaz torosların götürdüğü  insanlar. İşkence tezgahlarında gözleri bağlı kaç gün bu  korkuyu yaşadılar. Kaç çığlık…çaresizlik.. Bu şiddeti üretmedi mi?… mahkum ettik mi?…

 

Hayata dönüş operasyonu dediler. ‘Bizi yaktılar’ diyen kadının sesini hatırlıyor mu sunuz?

 

Ali ismail’i karanlık bir köşede öldüresiye dövenlerin davasına bakın,  Gaz fisegini kafaya sıkana,,, roboskili çocukların katıra yüklenmiş cesetlerine…

 

12 eylülü filmlerden izledik. Diyarbakır zindanlarını anlattılar.

 

Sistemde kocaman bir şiddet… bulaşıyor…bilinçaltlarında bataklık kaynaklarından biri oluyor…zihniyeti değiştirelim…Bunu engelleyebiliriz.yöneticiler, sorumlular bunu  engelleyebilir.  Biri bizden sonrakileri bu kabuslardan korusun.

 

Kürt sorunuyla ilgili bu ülkenin gençleri aileleri bu acıları çekti…yıllarca bu şiddet sarmalı yaşandı…

 

 

Simdi barış süreci ve müzakereler var… Kabus mu… şiddet mi  yoksa diyalog ve müzakerelerle şiddetin bir kaynağı ortadan kalkacak mı.. Zihniyet, temsilciler ve yetkililer: Sevgiyi, insan hakkına saygıyı, insanlığı, yaşamı, barışı mı…yoksa şiddeti, acıyı,kabusu mu koyacak önümüze. Savaşa yada Barışa karar verecekler… Her iki taraf, dört taraf bizden sonrakileri, gençleri, çocukları, kadınları, erkekleri, anaları, babaları, kardeşleri, bu kabuslardan koruyabilirsiniz.